Bir gün bu yazıyı yazmayı hayal dair edemeyeceğim yaşta rastladım sana. Bir apartman dairesinin önünde minicik vücudun kocaman yep yeşil gözlerin masumca bakıyordu bana. Kader işte hiç beklemediğin anda karşına çıkıyor, hiç beklemediğin anda hayatına yön verip canına can katıyor. Sen minik ben minik…
Aldım seni kucağıma. Ailemi kandırıp seni arabaya kadar götüreceğimi söyledim. Fakat yetmedi bana, dahasını istedim. Eve kadar götürüp bırakacağımı, sonra ertesi gün bırakacağımı söylerken bırakamadım işte o minik patilerini, kocaman gözlerini… O zamanlar koltuğa çıkamayacak kadar küçükmüşsün ben de en az senin kadar küçük olduğumdan anımsamıyordum. 19 sene sonra tekrar bebekleşip yine koltuğa çıkamayacağını görmesem belki de hiç bu anı kafamda hayal edemezdim.
Duman’ım hangi kelime seni anlatır, hangi harf seni betimler hangi yazı sana kafi olur inan bilmiyorum. Bu o kadar yoğun bir sevgi seli ki herhangi bir sözcük bunu anlatmaya yetmez. Biliyorum hayvanlara mal gözüyle bakanlar, hayvanları hor görenler, hayvanları ötekileştirip hayvan sevgisinden bir haber olanlar, onlara zulüm edip onları hiçe sayanlar hiçbir zaman anlayamayacak bu dünyalara bedel duyguyu ve onlara acımıyor sadece onlar adına üzülüyorum ama şu anki duygularımı anlamak için inan hayvan sevmek hayvan beslemek dair yetmez. Ancak senin gibi koca yürekli bir canla koskocaman bir 19 sene geçiren anlayabilir beni. Ancak böyle biri avutacaksa avutabilir beni.
Sen ki güzel adam;
4,5 yaşındaki Ece’ye arkadaş oldun. Onunla beraber büyümeye tanıklık ettin.
6 yaşındaki Ece’ye dostek oldun. Ece’nin en sıkı arkadaşı barbieleri ile salt Ece seviyor, istiyor diye katlandın. Barbieler senden öne geçmesin diye sen farklı tür oyunlar ürettin.
7 yaşındaki Ece’ye yoldaş oldun. Beraber ilkokula başladınız. Beraber okuma-yazma öğrenip beraber Ece’nin çalışma masasında kalem tuttunuz. Artık normal bir kediye göre yetişkindin.
8 yaşındaki Ece’ye kardeş oldun. Ece o zamanlar kardeş isterken ve annesi bunu düşünmezken seni bilmişti kardeş yerine, seni basmıştı bağrına.
9 yaşındaki Ece’nin sırdaşı oldun. Konuşamasan da dinledin, yorum yapmasan da anladın.
10 yaşındaki Ece’ye sevgili oldun. Herkes gönül işlerine dalmışken sen benim msn adımdaki Duman’ım oldun.
11-14 yaş arasındaki Ece’nin en büyük dert ortağı oldun. Acıyı da dinledin, kederi de, zorlukları da bildin onların üstesinden gelmeyi de
15 yaşındaki Ece ile beraber liseli oldun.
16-17 yaşındaki Ece’ye öss yoldaşı oldun. Ece’nin en zor kararlarında, en hayati tercihlerinde hep yanında hep test kitaplarının üstündeydin. Az mı üstlerine yattın salt seninle ilgilenilsin diye az mı kalemleri yerlere fırlattın?
18 yaşındaki Ece ile beraber adım adım hayatı tattınız. Ece ergenlikten yetişkinliğe geçerken sen de normal bir kediye göre oldukça yaşlı zamanlarına adım attın.
19-20 yaşındaki Ece ile beraber üniversiteye başladın. Ece ile beraber hukuk fakültesi kazandın. Sen ondan daha çok çalışıp onun gözlüklerini takıp çoktan profesör doktor avukat oldun. Vee 23 yaşının sonlarına gelmiş seninle koskoca 19 sene geçirmiş Ece’nin kalbi, canı, hayat yoldaşı, bir tanesi, evladı oldun.
Ece seni o kadar çok sevdi ki o kocaman yep yeşil güzel gözlerine, o bakmaya kıyamadığı minik patilerine, o öpmeye doyamadığı güzel burnuna ölüm lafını hiç yakıştıramasa da zamanı geldiğinde son anında yanında olabilmeyi, öpüp koklayabilmeyi, seni ne kadar çok sevdiğini ve sana sonsuz teşekkürler demeyi diledi. Ne şanslıymış ki öperek aldığı seni öperek de gömebildi.
Dünyanın en güzel sevgi seli dünyanın en tarif edilemez duygusu bu biliyorum. Tam 19 sene önce büyük bir sevgi ile kucağıma aldım ve sen beni ben seni büyüttük. Beraber öğrenip beraber yaşayıp beraber iyi kötü her şeyin üstesinden gelmeyi becerdik. En önemlisi de sabretmeyi, cana can katmayı, sorumluluk duygusunun en üst seviyesini, arkadaşlığı, dostluğu, aşkı, karşılıksız sevgiyi, fedakarlığı, kimsenin yerini dolduramayacağı beklentisiz tertemiz sonsuz sevgiyi ve doğurmadan da annelik duygusunu yaşayabilmeyi tattırdın bana. Kısacası sen koskoca bir ömür yaşayıp da neredeyse şu duyguların birini bile yaşayamamış onca insana inat 23 yaşındaki bir kıza tıpkı senin gibi koskocaman bir kalp verdin. Ne mutlu bana ki bana tüm bunlar senden kalan en güzel miras olarak kalacak.
Güzel oğlum, yeşil gözlüm, koca yüreklim; seni öyle güzel bir sevgi seliyle uğurluyorum ki eminim gittiğin yerde şu 19 senelik hayatından daha huzurlu daha sevgi dolu olacaksın. Geçirdiğimiz her an bana tattırdığın her türlü duygu için sana minnettarım. Hepsi gökkuşağı kadar renkli hepsi oynadığımız oyunlar kadar şendi. Dilerim ki bir gün herkes tadabilsin bu kadar güzel ve karşılıksız bir sevgiyi. Dilerim ki bir gün herkesin senin gibi hayatına hayat canına can katan dünyalar yakışıklısı asil bir Duman’ı bir kalbi olur.
Seni canından çok seven
Ece’n
NOT: Okurken hukukla ne ilgisi var derseniz eğer bilin ki hukuktan önce insan
コメント