Bendeniz hukuk fakültesine başlamadan önce internette tıpkı şu anki başlığımdaki gibi yazıları okuyup ‘ evet o zaman şunu yapayım bunu yapmalıyım’ tarzında düşünüp yapılacaklar listesine ekliyordum. Hukuk kazandığımı öğrendiğim o an o kadar mutluydum ki ideallerime bir adım daha yaklaşmamın haklı gururunu yaşıyordum. Nitekim araştırmalarım sonrasında bir sürü kitap tavsiyesi bir sürü film önerisi ve de ders çalışma metotları gördüm ve okudum. Peki şu 4.5 senede bunların hepsini uyguladım mı? Koskocaman bir HAYIR!
Elbet hukuk hakkında ders kitapları dışında roman da okudum elbet hukuk hakkında film de izledim ama kalkıp da hiçbir zaman mezun olana kadar şu şu kitap bitecek şu şu filmi izleyeceğim çünkü o zaman donanımlı bir hukukçu olurum demedim. Açıkçası diyemedim. Neden mi? çünkü bu 4.5 senede hukukun bunlardan ibaret olmadığını gördüm. Evet Kafka’nın ‘Dava’sını okumak çok şey katar sizlere evet çokça sevdiğim sevgili Dostoyevski’nin ‘ Suç ve Cezası’nı okumak çok şey anlatır sizlere anlatmasına ama bunları okumanız için illa hukukçu veya hukukçu adayı olmanıza gerek yok. Zaten kültürel seviyenizi arttırmak dünya görüşünüzü biraz da olsa aydınlatmak istiyorsanız bunları okumanız gerek. Ben o yüzden kalkıp da özellikle şu film şu kitap hakkında konuşmayacağım. ( daha önce bir yazımda bir film hakkında detaylı konuşmuştuk zaten) Bugün yazmak istediklerim tamamen şahsi fikirlerimden ibaret. İsteyen tavsiye olarak algılar isteyen salt Ece’nin hayat görüşü ve yaşadıkları olarak ele alır. Herkes bu konuda tamamen serbest.
Öncelikle 1.sınıfa başladığım zamanki sudan çıkmış balık görünümümü hatırlıyorum ve bu yazıyı yazarken de hafızamı iyicene zorlayıp üniversite hayatımın ilk gününde korkunç bir anayasa dersine girdiğimi anımsamak için kendimi adeta zorluyorum. Derste duyduklarım ‘maddi, şekli anayasa’, ‘ Magna Carta’ , ‘ müeyyide’ vs idi ve duyduklarım adeta farklı bir lisan gibiydi. O kadar yabancıydı ki öncelikle bu dili öğrenmek için bile bırakın fakültenin 4 sene olmasını 5 sene ancak yetebilir diye düşünmüştüm. Ki 4.5 sene sonra da bu kadar hızlandırılmış ve sıkıştırılmış bir eğitimdense kesinlikle 5 senelik bir eğitim olması gerektiği kanaatindeyim. Nitekim 2.sınıfın sonuna kadar bu nosyonu yakalayabildiğimi de düşünmüyorum. Yakalayabilen var mıdır bilmiyorum ama sanmıyorum da çünkü bana yabancı gelen herkes için yabancıydı tabii eğer karşımdaki doğuştan hukuk bilgisine sahipse onu bilemeyeceğim…
2.sınıfın sonuna iyi kötü bütünlemelerle geldikten sonra okulumun ani kararıyla bir anda bütünlemelerin kalkmasıyla tepetaklak olmuştum. Ben ki çoğu dersimi bütünlemede veren kişi, ne yapacağımı bilememiştim. Fakat o an okulumun uzayacağını anlayıp kaderime razı olmuştum. Varsın uzasındı hayat 4 senede bitirmelik bir Hukuktan ibaret olamazdı zaten olmamalıydı da.
Şu an söyleyeceklerim salt Hukuk fakültesi için geçerli değildir tabii ki. Sadece kendi okuduğum bölümde gözlem yaptığımdan dolayı bu bölümle sınırlı olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki gözü hırstan dönmüş neredeyse notlarını mezara saklayacak tabiri caizse ne idüğü belirsiz hayatı akademik başarıdan ötesi olarak göremeyecek sığlıkta insanlar da tanıdım, gerçekten canla başla not çıkarıp bunları paylaşmaktan zevk duyan samimi insanlar da. Sadece not açısından gözlemlemedim insanları bence üniversite ortamı tam bir kaostu. Her tipten her kesimden insanın toplandığı bir çok kültürel farklılığı gözleme şansına eriştiğin ama aynı zamanda okuduğun zaman boyunca kazık da yediğin, eğlendiğin de zaman zaman ağlayıp kederlendiğin ve bir çok anıyı aynı anda paylaştığın bir hayat dersiydi de. Benim fakültem açısından bakınca ise özellikle sınav haftalarında şişmiş gözler, bolcana stres ve de agrasyon diz boyuydu. Bu insanlar arasında en çok gözlemlediğim ise kitap okumakla veya yazı yazmakla en ilgisi olmayan insanların bile sadece puanı yüksek veya sadece kariyerli diye Hukuk fakültesini seçmiş olmalarıydı. Ne yazık ki o kadar saçma ve yanlış bir eğitim sistemimiz var ki insanları robot yerine sokmaktan vazgeçmediğimiz sürece ben bu zavallı, kararsız ve henüz ergenliğini yaşarken bazı seçimlere zorlanan insanlara kızamazdım bile. Sonuçta her insan okuduğu mesleği yapmak zorunda değil. Hele Türkiye şartlarında maalesef ki hiç değil. Fakat eğitim sistemi düzeltilmedikçe şu fakülteye integral, türev dışında tarih ve edebiyat bilgisi tamamen eklenmedikçe de bu insan tipinin var olması kaçınılmaz bir gerçek ne yazık ki…
Nasıl ders çalışılır nasıl akademik başarı yapılır nasıl onur öğrencisi olunur vs vs bu yerlere asla giremeyeceğim çünkü 4.5 senede ne günü gününe tekrar yapmasını bildim ( bunu örnek alın diye asla söylemiyorum aksine günü gününe çalışın ki sınav zamanı birikmesin ) ne de not ortalamamı yükseltmesini bildim veya böyle bir arzum oldu. Ortalama bir başarıyla ortalama üstü hukuk bilgisine sahip olarak ama en önemlisi 4.5 senemi dolu dolu yaşamaya çalışaraktan geçirdim. Pişman mıyım? Asla ama asla HAYIR! Yine olsa yine yaparım ve bundan sonra da bu şekilde akadamik başarısız ama eqsü yüksek olarak hayatıma devam edeceğim zaten.
Okulumuzdaki sertifika programları sağ olsun neredeyse her sene Avrupa’ya gitme şansı yakaladım. Brüksel’den Lüksemburg’a, Cenevre’den Hollanda’ya, Ukrayna’dan Kosova’ya ve Almanya’ya kadar bir çok farklı ülkeyi gezip o ülkenin hukuk yapısını, mahkemelerini gezme ve öğrenme şansı yakaladım. Hatta Ukrayna’da bir Rus kanalı ile röportaj yapma şansı elde ettim. Sanırım hayatımın en değişik ve unutulmaz anılarından biriydi. Kosova da ingilizce ‘soykırımın kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkisi’ hakkında bir sunum yaptım. Kosova’dayken Üsküp’e unutulamayacak kısa bir ziyarette bulunup inanılmaz güzel anılar biriktirdim. O kadar ki tüm bunlar ve daha sayamayacağım fazlası akademik başarı diye insanların ağzından bir türlü düşüremedikleri ama gerçek hayatla yüzleşince tosladıkları o acı gerçekten daha gerçekti çünkü akademik başarınız sizinle ömür boyu gelmeyebiir ama biriktirdiğiniz anılar, kültürünüz ve hayat seviyeniz ömür boyu sizi asla yarı yolda bırakmayacak yegane gerçeklerdendir. Tıpkı aileniz gibi.
Peki şu 4.5 senede bana ve eminim ki Hukuk okuyan ya da hali hazırda avukat olmuş insanlara sorulan en sık soru nedir diye sorarsanız tabii ki müşterek muzdarip olduğumuz ‘ bu kadar ezberi nasıl yapıyorsunuz? Veya bu kadar ezber sıkıcı değil mi? ‘sorularıdır. Öncelikle bu alışılmış algıyı tamamen reddedeceğim için üzgünüm ama bunu ezberi süper ve tiyatroda tiratları hiç zorlanmadan ezberleyen biri olarak yazıyorum ki hukuk fakültesi salt basit bir ezberden öte olsaydı ben bu fakülteyi 2 senede rahatlıkla bitirirdim. Böyle bir dünya olamadı ne yazık ki… Benim karşılaştığım gerçekler A,B,C vb kişiler arasındaki her ders açısından değişen konulardaki kişilerdi, binlerce farklı doktrin binlerce farklı görüş ve insanı çileden çıkartacak derecede KURAL- İSTİSNA ikilimeydi. Hatta ve hatta istisnanın istisnası bile vardı. Tıpta nasıl çoğu konuda müşterek anlaşma sağlanamıyorsa Hukukta da en ufak bir anlaşma olmadığı aşinaydı. Hele o Oğuzman amca yok mu o Oğuzman resmen kitaplarında kendi ile bile çelişir haldeydi. Ondan lütfen ezbere aldanmayalım derim ben size.
Gel gelelim bana göre en ama en mühim konuya… Olmazsa olmazım her zaman adil bir insan olmak oldu. Hukuk fakültesinde en zorlandığım sınavlarda her zaman bu fakülteye giriş amacımdaki idealistliğimi hatırladım. Masum ağzı olan ama konuşamayan köpeğimin acımasızca zehirlenmesini ve o günden sonraki Hukuk okuma kararlılığımı sürekli kendime anımsattım. İntikam gibi zehirli bir duygu yerine onun için ve onlarcası için el uzatabileceğim bir yol aradım. Adil, eşit ve haksızlığa karşı asla susmayan, boyun eğmeyen bir insan olmak için çabaladım. (ve hala çabalıyorum da, eminim ki bu çabalama ömür boyu sürecek bir yolculuk olacak.) Bu haksızlık salt kendine değil karşındaki insana yapılınca da kanla canla onun için savaşmasını ve yarın sana ve diğerlerine de aynısı olmaması için baş kaldırmaktan ibaretti bence.
Vicdan veya adalet duygusu Hukuk fakültesi ile kazanılacak duygular asla olamaz bana göre. Hali hazırda 18,19 senede bu duygularınız yoksa zaten bu fakülteyi tercih edecek olmanız bırakın kendiniz açısından şu ülkenin güzelim insanları açısından yazıktır günahtır. Ne yazık ki haksızlığa karşı daha fazla direnebilmek, baş kaldırmak daha öğrenebilir şeylerken adalet duygusu ve vicdan başta kazanılması gerekilen gerçekler olarak ortaya çıkıyor. Günümüzde oldukça su üstüne çıkan ve neredeyse her gün yinelediğimiz o sözler var ya hani ‘ nerede adalet’ ‘ nerede adil avukat, hakim’ diye başlayan işte bütün bunların sorumlusudur bu duyguları kazanamamış birinin bu fakülteye adım atmasını sağlayacak bir sistemin baş göstermesi.
Biliyorum hayatta her konuda her alanda iyi insan olmak olabilmek nihai amaç fakat bu fakültede okuyacaksanız eğer gerçekten iyiliği de samimiyeti de eşitliği de adaleti de her türlü duyguyu da her türlü sevgiyi de benimsemiş olaraktan okumanız gerek. Sevgi salt tek bir renk değil bunun kavranması gerek kesinlikle, yeryüzündeki her renk her kavram sevgi olabilir yeter ki içinizde sevgi tohumu olabilsin yeter ki o tohumları doğru yerlere ekmesini bilebilin. Yoksa daha çok masum yere yanan canlar daha çok haklıyken içeride haksızken dışarıda elini kolunu saklayan canlılar etrafta dolanırken uyuyan savcılar horlayan hakimlere şahit olur bu ülke. O yüzden her şeyi bir kenera bırakın, özellikle de kendinizle rekabet dışındaki hırslarınızı, en iyisinin kendiniz olduğunu düşündüğünüz egolarınızı ve de en önemlisi nefret duygunuzu. İşte o zaman bu fakülte nihai amacına ulaşacaktır diye düşünmekteyim.
NOT: Hukuk Sokağı’nda yazmaya başladığımda 19’lu yaşlarımın sonundaydım Radikal’deki maceramın sona ermesinden sonra kendime yazacak yeni ve mesleğimle alakalı bir platform arayışı içerisindeydim, şimdi ise 24’üme merdiven dayadım. Bu site benim için her zaman mesleki anlamda bana kılavuz olan ve düşündüğüm şeyleri özgürce yazmama sebep olan kimi zamansa kişisel bir blog gibi kullandığım bir alan oldu. Tüm bu imkanlar için bu sitenin kurucusu sevgili Aykut bey’e tüm samimiyetimle teşekkür ederim ve tabii siz değerli okuyucular siz olmasanız da asla olmazdı. Bundan sonra umarım daha hukuki bilgilerle karşınızda olacağım. Eee ne de olsa artık ben de avukat adayıyım, ya da avukat olmaya bir adım daha yakınım desek daha doğru olur =)
Comments