top of page
Legal Forever

Necip Şenel- röportaj





1) Aşının zorunlu tutulması hukuken mümkün olabilir mi? Temel hak ve özgürlükler anlamında değerlendirdiğimizde aşının zorunlu tutulması bir hak ihlali midir? Hukuken bu konuda ne gibi düzenlemeler yapılabilir?

Her şeyden önce aşıda çip var diyorlar ama tabii biz buna itibar etmiyoruz 😊. Öngöremediğimiz, yaşamadığımız sadece bilimkurgu filmlerinde görebileceğimiz bir dönemden geçiyoruz ve hepimiz bu konuda az bilgiye sahibiz. Bilim insanları dahi çaresiz kaldı, farklı görüş ve haberler duyduk maske ve aşıyla ilgili. Tereddüt edebilmemiz için daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Hukukçuda olsak az şey biliyoruz; evet belki temel hak ve hürriyetleri, sınırlanma alanlarını ya da nerede sınırlanmaması gerektiğini biliyoruz ama kamu sağlığı güvenliği anlamında bilmediğimiz birçok şey var ve bu kadar az şey biliyorken bir şeylere karşı çıkmak veya sahip çıkmak doğru değil. İnternette okuduğumuz iki farklı bilgi bir şeyleri netleştirmeyecek. Bundan dolayı “ aşı iyidir” veya “kötüdür” ; zorunlu tutulması “temel hak ve özgürlüklere aykırıdır” demek çok da doğru değil. Son bir yılda Temel hak ve hürriyetlerin çoğundan vazgeçtik. Bu aşamada ne siyaset ne de hukukun söyledikleri önemli değil , önemli olan bilimin ne söylediği.

2) Yani, bilinmeyen birçok faktör varken aşının zorunlu tutulup tutulamayacağını yorumlamak doğru değil. Peki aşının uygulanmasının öncesinde veya sonrasında hukuki düzenlemeler yapılabilir mi?

Eğer bu kadar yoğun bir aşı alımı yapılacaksa zorunlu hale getirilecektir. Burada söz konusu olan sadece kendimiz değiliz, söz konusu olan ailemiz, sevdiklerimiz… . Yakınımızdakileri tehlikeye atmak söz konusuyken böyle bir keyfiyet insanlara bırakılamayacak diye düşünüyüorum . Ki bunu en modern en gelişmiş ülkeler de bırakmayacak. Yeni Zelanda da Kanada da zorunlu kılacak. Bu kadar hızlı bulaşan bir virüs kişilerin iradesine bırakılamaz. Hadi halk oylaması yapalım, başkanlık sistemi var ülkede yüzde elli artı birin halkın seçtiği bir sistemin içindeyiz. Halk zorunlu olmasın derse , ne olacak? Aşı olmayacak mıyız? bence halkın iradesine bırakılmaz. Konunun uzmanı olmayan kişilerin iradesine bırakılamaz bir seviyedeyiz. Hukuk ve siyaset bir yana bilimin dediklerine güvenmeliyiz. Belki aşı daha riskli ama elimizde daha fazla güvenebileceğimiz bir veri yok. Hukuk daha sonrasını düzenler, aşıdan doğan ihlalleri, aşıdan doğabilecek hastalanmaları, zorunlu olmasının bir hata olmasıyla ilgili bir yargılama yapabilir. Hukuk bilimden sonra ilerler. Örneğin, teknoloji bulunur hukuk daha sonrasında gelir. Hukuk yaşayarak ilerleyen bir şey. Ondan dolayı ben aşıya karşı değilim hem de zorunlu olmasının bir hak ihlali olduğunu düşünmüyorum. Ona gelene kadar birçok ihlali var, sokağa çıkmamız engelliyor ve tam anlamıyla bir bilimsel gerekçesi de yok. Neden engelliyor ve genelgeyle düzenleniyor ? Yasa çıkarılsın, standartlar belirlensin. Her gün değişen bir sistem olamaz. Virüs böyle bir şey değil.

3) Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanıyor oluşundan bahsetmişken sigara içme yasağının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu söyleyebilir miyiz?

Tabii, o da genelgeyle düzenledi. Bir yasaya dayansa ve yasadaki hakların yarışması mevzuu ortaya çıksa ve bu tartışılsa o zaman hukuken bir sınırlamanın varlığından söz edebilirdik. Çünkü bizim özgürlüğümüz başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bitiyor. Eğer bilime dayanıyorsa, uzun süre tartışılmışsa ve haklar yarıştırılmışsa ben buna taraf olurum.

4) Pandemi dönemiyle birlikte e - duruşma getirildi ? İlerleyen dönemde diğer hukuk alanlarına sirayeti nasıl olur , olumlu ya da olumsuz taraflarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet. Tüketici mahkemelerinde başladı ve pandemiden sonra diğer hukuk alanlarına da getirileceğini düşünüyorum .Çünkü şu an yargı yükü çok fazla, ortalama bir davanın, tüm hukuki yolları tüketildiğini düşünsek, Yargıtay’da 10 yılı buluyor. Bunu hızlandırılması için yollar bulunacak. Ayrıca hukukta doğrudanlık ilkesi var ve avukatların özellikle ceza davalarında doğrudan savunma yapması gerekiyor. Karar duruşmasında gerçek adaletin sağlanması için hakimin duyulara temas etmesi gerekli. Fakat çoğu duruşmada gereksiz. Bu konuda teknolojinin nimetlerinden faydalanmalıyız fakat dediğim gibi doğrudanlık ilkesi gereği ceza davalarında ve karar duruşmalarında birebir mahkemede olarak yapılmalı. Zaten batıda, Kıta Avrupası’nda keza Anglo Sakson Hukukunda bunu görüyoruz, çok fazla duruşma olmuyor. Duruşmaya kadar hemen hemen bütün veriler toplanmış oluyor. Ki hukuk davalarını da öyle bizde kopyaladık ama bir türlü tam uygulayamadık. Ön inceleme duruşmasına kadar bütün deliller toplanıyor tanıklar dahil dinlenmiş oluyor ön inceleme duruşmasında hakim taraflara sulh olup olmayacaklarını soruyor hatta görüş bildirdiği de oluyor sonrasında da bir iki aya kadar da kararı veriyor. Biz sistemi kopyaladık ama yine her aşamada gereksiz şekilde süre veriyoruz.

5) Şu an teknoloji çok hızlı gelişiyor ve bir şekilde herkesin ayak uydurması gerekiyor bu noktada bilişim hukukunun şu anki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bilişim hukuku hayatımızın kopmayacak bir parçası.. Yeni doğmuş bir alanda değil. Ceza hukuku, İdare hukuku gibi alanların bir arada bulunmuş hali ve bu alanların bilgi ve bilişim sistemleriyle buluşmasıdır. Hukukçular olarak öğrenmekten kaçınamayız. “Ben ilgilenmiyorum” diyen bir hukukçu olamaz bence. Ayrı bir hukuk dalı değil bir parçası ve her hukukçunun bilmesi gereken bir dal. Ancak içinden spesifik alanlar seçilebilir. Yapay zeka, yazılım, network sosyal medyada işlenen suçlar, sosyal medyadaki hak ihlalleri gibi spesifik alanlara yönelinebilir.

6) Bunun dışında yeni mezun hukukçular Yüksek Lisans konusunda biraz daha erken davranıyorlar, Mezun olduktan sonra Yüksek Lisans yapmak isteyen ancak hangi alanda yapmak istediklerine dair karasız olan öğrenciler için ne gibi tavsiyeleriniz var?

Tazminat hukuku ölmez bir alan.. Sağlık Hukuku özellikle ülkemizin yabancı hasta getirmesiyle ilişkili olarak üzerinde yoğunlaşılabilecek bir alan. Keza Fikri ve Sınai Mülkiyet konusunda da uzmanlık alınabilir. Geçen gün okuduğum bir bilgiye göre Çin den sonra dünyadaki taklit ürünlerin üretildiği ikinci ülke Türkiye. Bunun iki sebebi var: Birincisi gelişmiş ülkelerde marka ihlaline dikkat edildiği için taklit yapılmıyor. Gelişmemiş ülkelerde de üretim zinciri yok. Afrikadaki ülkelerde taklit fazladır ama üretim ağı yok orada da Türkiye de hem üretim ağı var hem de taklit çok fazla yapılıyor. Bundan dolayı ihlal ve tecavüzler artacak. Çin’de zaten bu anlamda Türkiye’yi kendilerine yaptırım uygulayabilecekleri bir ülke olarak görüyor.

Rekabet hukuku alanındaki değişim ve gelişimleri göz önünde bulundurduğumuzda bu dalı da listemize ekleyebiliriz diye düşünüyorum.

Elbette yükselişte fakat çok avukatın yaptığı bir alan değil aynı şekilde deniz ticareti hukuku da öyle. Kişinin ailesinde bu alanlarla ilgilenen bu alanlara yoğunlaşmak zor oluyor. Herkesin kurduğu bir hayal ama gerçekleşmesi zor. 50-100 kişi ancak vardır bu alanda yoğunlaşan.. . Bazen de sistem doğuruyor kendini ihtiyaçlar çerçevesinde. Biz hukukçularda ihtiyaçlar çerçevesinde yoğunlaşıyoruz.

7) Biliyorsunuz ülkemizde önü alınamaz bir şekilde avukat artışı var . Belki hukuk okumak isteyen okurlarımız bu röportajı okumak isteyecektir, sizce bir avukat profili nasıl olmalıdır ?

Teorik yeterlilik aranmalı… . Batıdaki örneklerden yola çıkarak Fransa ve Almnyada avukat olmak isteyen ancak 32 yaşında olabiliyor. Çok fazla prosedür var, avukat yardımcılığı vs. var ve staj çok uzun… Sistem, sınav ve prosedürlerle düzenlenmiş… . Bu noktada okumak bu işin büyük bir parçası… Okumayan, izlemeyen insanın avukat olması doğru olmaz.. Okumayan kimse hayatta çok fazla şeyi deneyimlememiştir. Çünkü, her kitap farklı bir deneyimi anlatır. Örneğin, biz Rus romanları okuyarak artık Rus kültürünü anlayabiliyoruz. Yoksul bir Rus nasıl yaşar bunu artık biliyoruz veya Çernobil filmi … . Biz dizide gerçekten nükleerin nasıl bir etkisini olacağını oradan öğrendik.

Son olarak sizin için ufak bir ikili cevaplar içeren bir anket hazırladık. “Stajyer alımlarında nelere dikkat ediyorsunuz” konu başlıklı …

8) İyi yabancı dil bilen bir mezun/avukat mı yoksa Ankara Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi gibi bir üniversiteden mezun olmuş bir mezun/avukat mı?

İkisi de değil… 😊. Kendim çok iyi bir üniversiteden mezun olmadım, Atatürk Üniversitesi mezunuyum ama iyi bir şekilde bitirdim. Sonrasında alanında iyi hukukçularla tanıştım. Okulu 7 senede bitirmiş stajyerlerim de oldu. Bu işin doğrusu yok o müfredatı herkes alıyor… . Tabii Bilişim Hukuku olmazsa olmazı bu işin. Türkiye de İngilizce bilen hukukçu yüzde üç bile değil zaten yargılama Türkçe ama İngilizce bilmeyen kimsenin bir şeylerin yapması çok zor. Hukuk dışında da, genel kültür anlamında mutlaka ve mutlaka bilinmeli.

9) Her derse giren öğrenci profili mi genel anlamda öğrencilik hayatını staj vs. yaparak geçiren öğrenci mi ?

Bu da göreceli hem derslere girsin hem de pratik yapsın. Diğer taraftan pratik yapanı her zaman tercih ederim.

10) Teorik bilgisi güçlü olan bir profil mi yoksa genel kültürü yüksek bir profil mi?

İyi bir hukukçuda her ikisi de olmalı.. Ama bazen alım yaparken eğer tek kişide ikisini de toplayamıyorsam iki stajyer alıyorum biri teoride iyi diğeri genel kültürde iyi oluyor.

11) Son olarak yeni mezunlara veyahut hukuk öğrencilerine bildiklerimiz dışında ( yabancı dil, uzmanlaşma vs.) ne tavsiye edersiniz?

Sosyal medyada Masterlaw hesaplarını takip etsinler 😊 Bir hukukçuya verilebilecek birçok şeyi veriyoruz. Sorgulamaya, araştırmaya ve öğrenmeye ihtiyacımız var. Hepimiz okuyoruz, araştırıyoruz vs. ama hala oturmayan şeyler var demek ki başka şekilde düşünmeliyiz bakış açımızı değiştirmeliyiz.


6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2 Post
bottom of page