top of page
Yazarın fotoğrafıMerve Öner

Sosyal Medya ve İfade Özgürlüğü

Sosyal medya, artık hayatımızın bir parçası değil; hayatımız oldu. Uyanır uyanmaz bildirimleri kontrol edişimiz, “kim ne paylaştı?” merakımız, belki de hayatımız boyunca görme imkanımız olmayacak kişilere “bir tık” uzakta oluşumuz, birçok avantaj içerse de son zamanlarda şahit olduğumuz kadarıyla ‘klavye ustaları’nın başına birçok bela açıyor, gruplarda konuşulan konular başkaları tarafından sızdırılabiliyor.. e böyle olunca da “sosyal medyanın azizliği” ne uğramış oluyoruz. Ne kadar dikkatli kullanırsak kullanalım o kişinin yüzüne söyleyemeyeceğimiz lafları gün geliyor klavye ile söylemek çok daha rahat oluyor. Gün sonunda da savunma dilekçemizde “düşünce ve ifade özgürlüğümüzü kullandık!” diyoruz. Ama öyle olmuyor ki.

Öncelikle ifade özgürlüğünün hangi yaslarla güvence altına alındığına bir bakalım. AİHS md.10 da şu şekilde düzenlenmiştir: “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.” Bu maddenin 2. fıkrasında, hangi hallerde bu özgürlüğün sınırlanabileceği de belirtilmiştir: “İfade özgürlüğü kısaca özetlemek gerekirse; ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu güveliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, ahlakın korunması, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi, yargı erkinin otorite ve tarafsızlığının güvence altına alınması amaçlarından herhangi biri ile sınırlanabilecektir.”

1982 Anayasası’na göre ise ifade özgürlüğü “Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti” başlığı altında 26. maddede şöyle düzenlenmiştir: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.”

Anayasada ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nde kendilerine yukarıda belirtilen ifade özgürlüğünün tanındığı bireyler, söz konusu özgürlüğü kullanırken başkalarının hak ve özgürlüğünü yok etmeye veya bunları öngörülmüş olandan daha geniş ölçüde sınırlandırmaya yönelik bir eylemde bulunmamalıdırlar. Hak ve özgürlükler kötüye kullanıldığı, diğerlerinin hak kaybına sebep olduğu hallerde kuşkusuz ki sınırlandırılabilir. [1] Unutmayalım ki başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bizim özgürlüğümüz sona erer.

Danıştay 12.Dairesi 30.01.2014 tarihli ve 2013/1265E.,2014/278K. sayılı kararında, sözleşmeli zabıta olarak çalışan S.K’nın 2011 yılında amirlerini kinayeli biçimde eleştiren bir paylaşımı beğenmesi üzerine belediye tarafından performans değerlendirme sistemi nedeni ileri sürülerek işten çıkarılmasına ilişkin idari davanın Danıştay’a taşınmasında görev süresi boyunca başarısız veya yetersiz olduğuna dair hiçbir saptama yapılmayan zabıtanın, sırf “beğen” butonu nedeniyle işinden edilmesinin “kamu yararı ve hizmet gereklerine” aykırı olduğunu vurgulamış ve İdare Mahkemesi kararının bozulmasına hükmetmiştir(Bilişim Hukuku Derneği, 2015).

4857 sayılı İş Kanunu bağlamında ise Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 14.09.2015 tarih ve 2015/20589 E., 2015/24968 K. sayılı kararı 3işçinin sosyal medya ortamındaki yazışmada işveren hakkında belirttiği ifadeleri taraflar arasındaki güven duygusunu sarsıcı olarak nitelemiş ve iş sözleşmesinin işveren tarafından geçerli fesih sebebi oluşturduğunu karara bağlamıştır. 9. Hukuk Dairesinin 25.09.2014 tarih ve 2014/11621 E., 2014/28293 K. sayılı kararında da davacının iş sözleşmesinin bir sosyal medya sitesinde “F.. adalet dağıtma bankası değildir çünkü sadece torpillilerin, yalakaların bankası olmuş” şeklinde ifadede bulunarak çalıştığı bankayı aşağılayıcı ve kurumsal kimliğine yakışmayan ifadelerde bulunduğu gerekçesiyle haklı nedenle feshedildiğini, ifadelerin eleştiri sınırını aştığını, işvereni olan bankanın kurumsal itibarını zedeleyici nitelikte olduğundan doğruluk ve bağlılığa aykırı olduğunu hükme bağlamıştır.

İki farklı kararda da gördüğümüz üzere her ne kadar somut olaydaki veriler göz önüne alınsa da ben yine de ‘her hareketimizin kaydedildiğini ve bir gün önümüze çıkabileceği ihtimalini’ göz önünde bulundurarak dikkatli olunması gerektiği taraftarıyım. Her ne olursa olsun internet insan tarafından bulunmuştur.

Yazımın başında da belirttiğim üzere sosyal medya aracılığıyla gerçekleştirilen hakaretler gündelik hayatımızdaki vakaları belki de geçmiştir, özellikle bu günlerde evlere kapanmamızın da etkisiyle başkalarına ‘eleştiri’ niteliğindeki hakaretlerimizi daha rahat olsun diye ‘fake’ hesaplarımız aracılığıyla gerçekleştirebiliyoruz.

Sanık hakkında Facebook sosyal medya paylaşım sitesindeki kendi sayfasına yazmış olduğu sözler nedeniyle, ayrı yaşadığı eşini tehdit ettiği gerekçesiyle açılan ceza davasında yerel mahkeme iddianamede yer alan "...Bu dünyayı zalimlerin başına geçireceğim, mazlumun ahı korkunç olur..." şeklindeki sözlerin, sanık tarafından eşi hedef alınarak söylendiğini kabul ederek Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. maddesi gereğince mahkumiyet kararı vermiştir. Demem o ki, ayrılık sonrası özlü sözlerimize dikkat edelim 😊

John Cooper QC’ya göre sosyal medya kullanıcılarının geniş çoğunluğu bulunduğumuz topluma benzer. Büyük çoğunluğu akıllı, kültürlü, düzgün kişilerdir. Sorun toplumda olduğu gibi onu kötüye kullanan küçük bir azınlıktan kaynaklanır(Baksi, 2014). John Cooper’a büyük ölçüde katılmakla birlikte iletişim kolaylığının ve özellikle haklarımızın sınırsız olduğunu düşündüğümüz müddetçe sosyal medyayı düzgün şekilde kullanan kesiminde ileriki zamanda ‘azınlık’ kalmasından büyük endişe duyuyorum.

[1]http://oaji.net/articles/2017/1037-1484775418.pdf

6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2 Post
bottom of page